Bir Garip TÜRSAB Hikayesi (23) BTK : BAĞLIKAYA TEMSİL KURULU… KİMİNE ÇİKOLATA, KİMİNE LOKUM, KİMİNE AKİDE ŞEKERİ…

 

Bugün TÜRSAB’ta yaşananlar sıradan bir yönetim krizi değil. Açık ve net: Bu, bir korku düzenidir. Ne yazık ki bazı insanlar ya korkudan ya da TÜRSAB’ın bazı imkanlarından vazgeçemediklerinden dolayı bu düzeni görmezden geliyor. Ama mesele sadece bu da değil.

Bağlıkaya, artık bir meslek örgütünün başkanı gibi değil, küçük bir “Monopol Adam” gibi davranıyor. Adana, Antalya, Kaş, Kemer gibi yerlerdeki bölge başkanlarını ya görevden almıştı, ya bölgelerini kapatmıştı ya da iftiralarla disipline sevk etmişti. Şimdi de Bodrum BTK Başkanına aynı muamele yapılıyor.

Kime danışarak? Hiç kimseye. Kendi keyfine göre. Kafasına göre…

Eskiden etrafındakilerin fikrini sorardı. Artık sadece “emir veriyor” Çünkü Bağlıkaya etrafına sadece kendisine “evet” diyenleri topladı. Farklı düşünen, sorgulayan herkes dışarıda. Liyakat yerlerde. İşini bilen değil, ‘‘Monopol Adama’’ sadık olan kazanıyor.

Ama bu sistem fazla dayanmaz.

Bu suskunluk tablosunun içinde bir grup daha var ki, onları ayrı tutmak lazım.

Sistemin içinde yer alan, yönetici olan ama korkudan ve menfaatten yana saf tutmayan insanlar da var. Evet, onlar da olan bitenden rahatsız. Ama sırf bu kuruma zarar gelmesin diye susuyorlar. İşte bu insanlar, sessiz ama vicdanlı bir direnç gösteriyor.

Bugün bu kurumda hala bir umut varsa bu onların sayesindedir.

Unutmayalım: TÜRSAB bir kişinin değil, hepimizin. Kimse bu kurumu kişisel hırsların arka bahçesi haline getiremez. Yöneticilerimize sesleniyorum.

Bugün susarsanız, yarın kimse konuşamaz.

Bugün görevden alınana sahip çıkmazsanız, yarın sizim de bizim de arkamızda kimse durmaz.

Bugün bu korku düzenine “dur” demezseniz, yarın TÜRSAB diye bir kurum kalmaz.

Ya da bu keyfi uygulamalarla uğraşmak yerine zaten fiili olan bir durumu resmiyete döndürelim olsun bitsin. Zaten son dört ayı Bağlıkaya’nın. Söz verdiği gibi aday olmayacaktır.  

En iyisi tüm bölgelerin başkanı Bağlıkaya olsun, sorun kökten çözülsün!

Hatta işi daha da pratikleştirelim:

Zaten Bölge Temsil Kurullarının adı da yanlış anlaşılıyor. "BÖLGE" ne ki artık?

“Bağlıkaya Temsil Kurulu” olsun. Kısaltması kalsın açılımı değişsin, BTK demek Bağlıkaya Temsil Kurulu” olsun.

Boşuna kuklalarla, maşalarla uğraşmasın Bağlıkaya.

Madem atayacak, madem her şeye tek başına karar verecek. Buna da kimse ses çıkartmayacak. 

O zaman daha verimli bir çözüm öneriyorum:

Tüm BTK başkanlarının şirketlerine, Bağlıkaya'yı sorumlu müdür olarak atasın. Başkan adayları Bağlıkaya olsun… 

Hem yetki onda olur, hem imza onda olur, hem de kimse kimseyi rahatsız etmez şu son dört ay.

Yani bakın, biz yine iyi niyetliyiz, akıl veriyoruz bedavaya…

Diğer taraftan her konuda konuşan, her konuda uzman olan “herşeyolog avukat” bunu nasıl düşünemedi hayret. Damadını TÜRSAB’da müdür yapmakla meşgul olduğu döneme denk geldi belli ki.

KİMİNE ÇİKOLATA, KİMİNE LOKUM, KİMİNE AKİDE ŞEKERİ…

Malumunuz, “Acenta İletişim ve Koordinasyon Departmanı” kılıfı altında faaliyet gösteren Bağlıkaya Seçim Ofisi, TÜRSAB’ın maddi ve manevi kaynaklarıyla görevlerine dört ilde tam mesaiyle devam ediyor: İstanbul, İzmir, Ankara ve Antalya’da tam 30 kişilik bir ekip…

Maaşlarını bizim ödediğimiz bu kişiler ne yapar? Ellerinde hediyelerle kapı kapı dolaşır, acentaların oylarını kullanma yönlerini raporlarlar. 


Bu satırları okuyan bazı dostlarımız diyebilir ki:

“Bize ne lokum geldi, ne çikolata… Ne departman gördük, ne iletişim kuran…”

Haklısınız. Büyük ihtimalle oy potansiyeli düşük illerden birindesiniz. Orada bu işler farklı yürüyor. 

Endişeye mahal yok. Size sadece başka türlü bir "koordinasyon" uygulanıyor. Yavaş yavaş aranmaya başlarsınız…

İstanbul dışındaki illerde görev yapan arkadaşlar şu sıralar Bağlıkaya’nın Kasım ayındaki seçim için ayarlamış olduğu iki gecelik seçim organizasyonu için ön talepleri toplamakla meşgul. Kim geliyor, kim kalıyor, kim “söz veriyor” not alınıyor.

Size samimi bir tavsiye:

Bu gelen arkadaşlara “Bağlıkaya bizim başkanımız, canımız ciğerimiz, oyumuz ona feda” deyin. Hatta gerekirse birkaç methiye düzün.

Ulaşım ve konaklama konusunda kendinizi borçlu falan da hissetmeyin. Emin olun içtiğiniz ayran, yediğiniz dolma ne kadar helalse, bu da o kadar helaldir.

Ama…

Oy sandığına giden yolda, elinizi vicdanınıza koyarak oyunuzu özgür iradenize teslim edin lütfen…


Son tahlilde Bağlıkaya’nın görev süresinin bitmesine dört ay kalmışken TÜRSAB’ın kendi şirketi olmadığını hatırlamasını ve TÜRSAB’ın alnının teriyle ekmeğini kazanmaya çalışan 15 bin üyeden oluşan büyük bir ailenin büyük bir birliği olduğunu aklından çıkarmamasını tavsiye ediyorum. Kendisinin de her ne kadar üç yıldır seyahat acentacılığı mesleğini icra etmese de bu birliğin herhangi bir üyesi olduğunu hatırlatıyorum.

Değişim diye gelip hiçbir vaadini gerçekleştiremediği gibi üstüne üstlük selefinin mumla arandığı bir dönem yaşıyoruz. Bağlıkaya’nın şahsiyeti ile alakalı bir durumdan bahsetmiyorum. Daha önceki yazımda dile getirdiğim gibi… İyi adamdır, kibar adamdır ama TÜRSAB Başkanlığını beceremedi maalesef…

Yazımı tüm bu yazdıklarımdan bağımsız olarak İtalyan yazar ve filozof Machiavelli’nin bir sözü ile sonlandırıyorum.

‘İnsanlar sakınması olmadan bir işe başladılar mı, iyinin tadına bakarken altta yatan zehri fark etmezler.’

İki hafta sonra görüşmek üzere…

Kalın sağlıcakla.

M.Nezih HACIALİOĞLU

TATİLAY TURİZM ve BOOK 4 BED TURİZM Seyahat Acentaları Yönetici Ortağı

23.Dönem TÜRSAB Yönetim Kurulu Üyesi