Bir Garip TÜRSAB Hikayesi (17) BÖLGE YÖNETİMLERİ ‘JUNKET’ NEDİR BİLİR… YENİ ACENTALAR, SAĞLIK TURİZMİ ACENTALARI, PARANIZI YATIRDINIZ, PEKİ YA ŞİMDİ…




23 yılın ardında son beş ayına girmiş bir Başkanın, Olağan Genel Kurula bu kadar kısa bir süre kalmışken alelacele “Olağanüstü” bir Genel Kurul toplaması, elini TÜRSAB kasasına daldıracak sınırsız bir yetki istemesi neyle açıklanabilir? Hangi vicdan, hangi akıl, hangi kurumsal ahlak bu hamleyi savunabilir? 

Üstelik ortada ne alınacak gayrimenkuller belli, ne de ihtiyaç duyulan para miktarının sınırı... Her şey muallak, her şey flu. TÜRSAB üyelerinin aklıyla alenen alay eden bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız. Bu acele nedir? Bu telaş niyedir? 

Bu dönem aday olmayacağını bizzat Sayın Bağlıkaya’nın defalarca ilan ettiğini biliyoruz. Sözüne sadık kalacağına dair inancımızı sürdürüyoruz. Dolayısıyla, görev yaptığı 23 yılın son beş ayında bir Başkan neden böyle bir hamle yapar, anlaşılır gibi değil. 

Daha da vahimi; aynı tarihlerde, hiçbir kurumsal anlamı olmayan, kamuoyuna açıkça açıklanmayan, sadece bağlılığını pekiştirmeye yönelik olduğu açıkça anlaşılan bir etkinlik için Bölge Temsil Kurulu üyeleri İstanbul’a davet ediliyor. Uçak biletleri, oteller, yemekler… Her şey TÜRSAB bütçesinden. Yani 15 bin üyenin cebinden. 

“Junket” denir kumarhane jargonunda; sistem oyuncuya otelini, uçak biletini, konaklamasını, yemeğini verir, oyuncu da karşılığını orada oynayarak öder. Kararını kendi aklıyla değil, verilen paketin cömertliğiyle verir. Ancak umut ediyorum ki daha doğru bir ifadeyle eminim ki , TÜRSAB’ın Olağanüstü Genel Kurulu’nda birilerinin umduğu ‘junket saflığı’ değil, gerçek temsil iradesi konuşacak.

Bölge Temsil Kurulu üyeleri, kendilerine sunulan ‘uçak-otel-yemek’ paketine değil, vicdanlarına, meslek onuruna ve TÜRSAB’a olan aidiyetlerine kulak vereceklerdir. Onlar, ne bir kumarhanenin müdavimleri ne de Bağlıkaya’nın emir erleridir; onlar TÜRSAB’ın emanetçileridir. Bağlıkaya ve kurmaylarına soruyorum : 

Vicdanlı ve bilinçli Bölge Yönetimlerinin iki öğün yemeğe, otel konaklamasına ve uçak biletine bu kurumun geleceğini ve onlara üyelerin verdiği emaneti, size bu şekilde teslim edeceklerini mi sanıyorsunuz? 

Bu bir irade testi, bu bir vicdan muhasebesidir. O salonda atılacak her “evet” oyu, yalnızca kendi iradesini değil, temsil ettiği on binlerin hakkını, hukukunu da yakacaktır. Ve unutmayın, bir gün o hesap da sorulacaktır. 

YENİ ÜYELERE HATIRLATMA 

TÜRSAB’a son beş yılda üye olmuş meslektaşlarımız… Sizi anlıyorum. Zira başka bir yönetim tarzı, başka bir anlayış görmediniz. Bu kurumu, yalnızca mevcut hâliyle tanıdınız. Fakat bilmenizi isterim ki; TÜRSAB yalnızca birkaç kişinin şahsi hırslarından ibaret değildir. 

TÜRSAB bir loncadır. Kuruluş amacı; ülkenin turizm potansiyelini artırmak, üyeleri arasında dayanışmayı sağlamak ve devletiyle birlikte yol yürümek olan bir teşkilattır. 

Devletle didişerek, üyeleri birbirine kırdırarak, kurumu siyasetin gölgesine teslim ederek yönetilmez bu yapı. TÜRSAB Devletiyle kavgalı değil, Devletiyle omuz omuzadır. TÜRSAB üyeleri de Devletine sadıktır. TÜRSAB’da TÜRSAB üyeleri de Devletini sever. 

Evet, sizler için şanssız bir dönem. Ama bu geçici bir haldir. 5 ay sabredin. Nasıl ki bir çocuk yıkık bir evde doğarsa, orayı yuvası bellerse; nasıl ki Afrika’da ilkel bir kabilede doğan bir çocuk yaprağı kıyafet zannederse, siz de Bağlıkaya’nın yönetim anlayışını “norm” olarak algılamış olabilirsiniz. Fakat TÜRSAB’ın normali bu değildir. TÜRSAB çok daha iyi yönetilmeye layıktır. 

Ve bilin ki, sizlerin giriş aidatlarıyla oluşturulan kaynaklar, şimdi bu “olağanüstü” hamleyle heba edilmek istenmektedir. Bu sizin de meselenizdir. Sıra size gelmiştir. Bu gidişata sessiz kalmayın. 

500 BİN LİRA VER, BELGEN KÖŞEDE DURSUN 

Son 5-6 yılda sağlık turizmi yapabilmek, teşviklerden yararlanmak isteyen birçok sağlık kuruluşu, sadece “zorunlu olduğu” için TÜRSAB belgesi aldı. Seyahat acentalığı faaliyeti yoktu, olmayacaktı da. Belge, Sağlık Bakanlığı’na akreditasyon dosyasına konacak bir evraktı sadece. Yani kâğıt üstünde bir mecburiyet, sahada olmayan bir gerçeklikti. 

Ama şimdi o zorunluluk da kalktı. Yeni yönetmelikle birlikte, sağlık turizmi teşviklerinde TÜRSAB üyesi olma şartı kaldırıldı. Yani o belge, 1000’i aşkın sağlık kuruluşu için hükmünü yitirdi. Ama ceplerinden çıkan 500 bin lira hâlâ yerinde duruyor. 

Şimdi asıl meseleye gelelim: 

Bu belgeler artık atıl ve kullanılamıyor. Bu belgelerin toplam piyasa değeri 500 milyon TL’nin üzerinde. Ancak Bağlıkaya, 27 Mayıs’ta yapılmak istenen Olağanüstü Genel Kurul’da, bu değerin de içinde bulunduğu paralar için “taşınmaz alımı” bahanesiyle harcama yetkisi istiyor. 

Bu belgeyi işlevselliği için alan sağlık turizmi acentalarının yaşadığı tek talihsizlik, Bağlıkaya’nın yönetim dönemine denk gelmeleridir. Bu yönetim anlayışının beceriksizliği, belgelerinizi atıl hâle getirmiştir. Ama unutulmasın ki, bu belgelerden oluşan kaynak hâlâ TÜRSAB kasasında duruyor. 

Ve iyi haber şu: 

Beş ay sonra göreve gelecek yeni yönetim, yasal çerçeveler dahilinde Turizm Bakanlığı’yla da istişare ederek, yeni belge almak isteyen aday acentalarla, ellerinde atıl belge bulunan sağlık kuruluşlarını buluşturacak bir proje üzerinde çalışmalar yapmakta. 

Bu proje sayesinde hakkaniyetli bir devir süreci başlayacak. 

Ancak bu proje için gereken kaynak, tam da bugünlerde “taşınmaz” bahanesiyle betona gömülmek isteniyor. İşte siz buna “dur” diyebilirsiniz. O kaynak sizin belgenizden, sizin cebinizden çıktı. 

Eğer 27 Mayıs’ta Lütfi Kırdar’da yoksanız, yarın “benim param, benim hakkım” deme şansınız da olmayacaktır. 

Bu çağrıyı kendimiz için değil, sizin için yapıyoruz. Bu sefer masanın üstünde sizin belgeniz var. 

Ama sessiz kalırsanız, yarın masaya siz yatırılırsınız. 

Karar sizin. 

Yazımı tüm bu yazdıklarımdan bağımsız olarak sevdiğim bir fıkra ile sonlandırıyorum: 

“Tilkiyi kümese bekçi yapmışlar. ‘Ne kadar maaş istersin?’ diye sormuşlar. Tilki başta gülmekten cevap verememiş; ardından ‘Ne verirseniz’ demiş.” 

İki hafta sonra görüşmek üzere… 

Kalın sağlıcakla. 

M.Nezih HACIALİOĞLU 
TATİLAY TURİZM ve BOOK 4 BED TURİZM Seyahat Acentaları Yönetici Ortağı 
23.Dönem TÜRSAB Yönetim Kurulu Üyesi 

DİPNOT 1  
Sosyal medya platformlarında ve çeşitli gruplarda, özellikle TÜRSAB ve TURSAV yöneticileri tarafından “Genel Merkez binasının tapusunu almamıza karşı çıkıyorlar” yönünde sistematik bir algı çalışması yürütülmektedir. Sözüm onlara. 

Gerçek çok nettir: 
Hiç kimse Genel Merkez Binası neden TÜRSAB adına kayıt ediliyor demiyor. Kim uyduruyor bunu? 

Ama asıl soru şu: 
TÜRSAB’ın parasıyla alınan Manavgat ve Eskişehir BTK binaları neden “satın alınacak” gibi anlatılıyor? O binaların alınması için TURSAV’a bağış yapan, yani parayı gönderen TÜRSAB. Aynı binaları TURSAV’dan kiralayan ve fahiş kira ödemesi yapan da TÜRSAB. TÜRSAB neden kendi parasıyla alınan mülkleri kira ödeyerek kullanıyor? Kendi parasıyla alınan yerlere neden ikinci kez ödeme yaparak satın almayı planlıyorsunuz? 
Bütün bunları neden TÜRSAB üyelerine şeffafça açıklamıyorsunuz? 

Cevap: YOK 

Bu Olağanüstü Genel Kurulun gündeminden ziyade, nasıl ve hangi koşullarda yapıldığına dair itirazlarımız vardır. Karşı olduğumuz şey; yöntemin, zamanlamanın ve içeriğin muğlak ve aceleci bir şekilde sunulmasıdır 

  • Olağan Genel Kurula yalnızca 5 ay kalmışken, bu kadar kritik bir karar neden olağanüstü genel kurula taşınıyor? Bu acelenenin sebebi nedir? 
  • Kurban Bayramı ve hac dönemi özellikle seçilmiş gibi görünmektedir. Hac-Umre acentaları yurtdışında, güney illeri sezon başında, outgoing/ingoing acentalar ise satış ve operasyon döneminde. Bu tarihin seçilme amacı nedir? 
  • Bölge Temsil Kurulları topluca ve organize şekilde Genel Kurula taşınmaktadır. Bu durum, demokratik işleyişe gölge düşürmüyor mu?” 
  • Oylanacak önerge metni açık değildir. Hangi taşınmazlar alınacak? Hangi şirketlerin hisseleri? Hangi bedelle? Hangi finansman yöntemiyle? Kredi mi, kasa mı? Ne kadara kadar yetki isteniyor? Gayrimenkullerin ve şirketlerin değerlemeleri yapıldı mı, yapıldıysa üst limit nedir? Açık, net, bağlayıcı ve hesap verilebilir bir metin sunar mısınız?
    Cevap: YOK 
Sakin olun, konuşuyoruz. Sorduğum sorular net: 
Ne alacaksınız? Kaç paraya alacaksınız? Hangi yöntemle alacaksınız? Neden bu kadar sinirleniyorsunuz? Neden bu kadar panik yapıyorsunuz?

Bu sürecin şeffaf, hesap verebilir ve demokratik şekilde yürütülmesini talep ediyoruz. Bu talepleri itibarsızlaştırmaya çalışan, algıyı çarpıtan yaklaşımlara karşı da kamuoyunu uyarıyoruz.

TÜRSAB üyelerinin zekâlarıyla dalga geçmeyi bırakın lütfen. Ne olup bittiğini anlatın ve soruları lütfen cevaplayın.

DİPNOT 2
Bağlıkaya, kendisi gibi düşünmeyen bölge başkanlarını ya görevden aldı, ya türlü iftiralarla disipline sevk etti ya da bölgeyi direk kapattı. Adana, Antalya, Kaş, Kemer… Hepsinin ortak kaderi bu. Gerekçeler uydurma, yöntem hukuksuz. Ya benimsin ya kara toprağın anlayışı.

Bölge başkanları ve yönetimleri bir karar verecek. Bağlıkaya’nın bu isteğine kayıtsız şartsız boyun mu eğecekler, yoksa görevden alınma tehditine rağmen doğruyu mu savunacaklar?

Çünkü şunu biliyorlar; red oyu verirlerse uçaktan indiklerinde görevden alınmış olabilirler ya da bölgeleri kapatılmış olabilir.

 Seçilmiş olan bir çoğunun bu korkuyla değil, inandıklarıyla hareket edeceklerine inanıyorum.