Bir Garip TÜRSAB Hikayesi (16) SAĞLIK TURİZMİ’NDE TÜRSAB’IN ADI YOK… ORTAK ADAY ŞART… PİYON ADAY…


Bugün birisi çıkıp Bağlıkaya’ya ‘’Sağlık Turizmi’nde TÜRSAB’ın adı nerede?’’ diye sorsa; muhtemelen alacağı cevap ‘’Ağaca çıktı.’’ olurdu. ‘’Ağaç nerede?’’ diye soran olsa; ‘’Balta kesti.’’ derdi. Başka birisi ‘’Balta nerede?’’ diye sorsa; ‘’Göle düştü.’’ cevabını alırdı. ‘’Göl nerede?’’ sorusuna da vereceği cevabın ‘’İnek içti.’’ olacağını tahmin edersiniz. İnek dağa çıkar dağ da yanar biter kül olur…

Verecek cevabı olmayan insan, karşı tarafa ne sorduğunu unutturur…

‘’Sağlık Turizmi’’ için yıllardır alın teri döken acentalarımızın emeği, Bağlıkaya’nın yönetim anlayışının beceriksizliği sebebiyle heba edilmiştir. Sonuç olarak TÜRSAB’ın ismi yanıp, bitip yok olmuştur. Geçen hafta çıkan yönetmelikle beraber Sağlık Bakanlığı’nın aracı kurum tanımı içerisindeki ‘’TÜRSAB üyesi olma.’’ şartının kaldırılması, sadece 1700’e yakın seyahat acentasının mağduriyetiyle sınırlı kalmamış; TÜRSAB’ın yıllardır kazandığı itibarı da silip süpürmüştür.

Burada en acı gerçek şudur: Sanki TÜRSAB, haklarımızı korumak için değil, hak kayıplarını hızlandırmak için mesai harcamaktadır. İnatla yönetilen bu anlayış, varın kaybının ötesine geçmiş, geleceği de borçlandırmaktadır. Bağlıkaya artık sadece maddi zararlar değil, manevi kayıplar da verdirerek TÜRSAB’ın kurumsal itibarını da aşındırmaktadır.

Şimdi de çıkmışlar ‘’Yönetmeliği iptal davası açacağız.’’ diye açıklama yapıyorlar. ‘’Bugüne kadar neredeydiniz?’’ diye sorarlar. Neredelerdi sizce?

Bağlıkaya ve bazı TÜRSAB hukukçuları, Sağlık Bakanlığı ile işbirliği yapıp haklarımızı korumak yerine TÜRSAB Genel Merkezde ve sağda solda mesai harcıyorlardı… Peki ne yapıyorlardı?

Keyfi bir şekilde Batı Antalya(Kaş), Kemer, Adana Bölge Temsil Kurullarını kapatmak için kılıf hazırlıyorlardı.

Akdeniz olan Bölge Temsil Kurulu ismini Muratapaşa yapmak gibi önemli(?) bir konuda çalışmalar yapıyorlardı.

Rekor oyla seçilmiş Akdeniz BTK Başkanı Rıza Perçin’i saçma sapan iftiralarla (Türkiye’de turizm sezonu iyi dediği için TÜRSAB’ı bölmeye çalışmak) Disiplin Kurulu’na sevk etmek için vakit harcıyorlardı.

Bağlıkaya Burdur’da TÜRSAB üyelerinin paralarıyla uçan balonculuk oynasın diye üstlerine vazife olmayan turizm konferanslarını yönetiyorlardı.

TÜRSAB’ın bazı avukatları Bağlıkaya’nın akla ziyan kararlarını uygulamak ve kendi akrabalarını TÜRSAB’a yerleştirmek için heveslendikleri kadar aldıkları maaşın hakkını verip; arada sırada üyelerin haklarını da aynı hevesle savunsalardı Sağlık Turizmi yapan meslektaşlarımız bu duruma düşmezdi.

Sonuç olarak koşullar değişirken ve Yönetmelik yazılırken, Bağlıkaya ve ekibi sadece seyretmiştir. Zaten önceliğin başkanın şahsi ihtirasını tatmin etmek olan bir anlayışın olduğu bir ortamda, bundan daha iyisini beklemek büyük bir hayalperestlik olurdu.

ORTAK ADAY ŞART, MACERA ARAMANIN ZAMANI DEĞİL

Başaran Ulusoy’un kurduğu yapının içinde 15 yıl boyunca yer alan ve bu 15 yılın ardından son 8 yıldır bu yapıyı başkan olarak yöneten yani toplamda 23 yıldır TÜRSAB’ın içinde olan kişinin Bağlıkaya olduğunu biliyoruz.

TÜRSAB’da Bağlıkaya’nın yönetim anlayışından kaynaklı kurumsal çürüme ve yapısal bozulmayı düzeltmek isteyenler, bu kez ortak bir aday etrafında birleşme iradesi gösteriyor.

Adaylık potansiyeli taşıyan isimler arasında görüşmeler sürüyor ve tek listeyle çıkma konusunda güçlü bir mutabakat oluşmuş durumda.

Bu uzlaşıyı bozarak sahneye çıkacak olacak her yeni aday, ya Bağlıkaya’nın yeni bir planıdır, ya da sadece kendini parlatma ve pazarlık gücüyle yönetimde yer kapma arayışındadır. Bunun aksini düşünmek kaba tabirle saflık olur.

Elbette her bir TÜRSAB üyesi Başkan adayı olabilir ve TÜRSAB’ı da gayet iyi yönetebilir. Ancak Bağlıkaya’nın seçim oyunlarını bertaraf edecek yegâne yol tek aday yöntemidir.

Unutulmamalı ki bu seçim iki adaylı olmazsa kaçınılmaz sonuç bellidir.

Şayet iki adaylı bir seçim olursa (piyon aday hariç) ve Bağlıkaya kaybederse ki şansı çok azalır; 2028’de çok adaylı, adil, eşit şartlarda makul bir seçim süreci yaşarız.

PİYON ADAY HAYDİ SAHAYA

Diğer taraftan yaklaşan Genel Kurul öncesinde Bağlıkaya’nın, eski arkadaşlarıyla beraber geçmişte olduğu gibi yine sahte muhalefet oyunlarına sarıldığını gülerek duyuyoruz. Aramıza yeni katılan meslektaşlarımız bilmeyebilir ama geçmiş Genel Kurullarda oynanan bu köhneleşmiş tiyatroyu izleyip canı yananlar çok iyi hatırlıyordur.

2013 yılındaki Genel Kurul’da Emin Çakmak’ın yükselişini gören o dönem Yönetim Kurulu’nda olan Başaran Ulusoy, Firuz Bağlıkaya, Davut Günaydın ve Çetin Gürcün’ün başı çektiği ekip, muhalefetin bu yükselişini önlemek için 2015 Genel Kurulu öncesi sahaya Firuz Bağlıkaya’yı sürmüş oldukları aradan yıllar geçtikten sonra geç de olsa herkes tarafından anlaşıldı.

Nasıl anlaşıldı derseniz şöyle bir takvimi 2018 senesine geri sarıp hafızalarımızı tazeleyelim.

2018 Genel Kurulu’nda Bağlıkaya geçmiş yönetimden hesap soracağı sözünü vererek göreve gelmişti. Bağlıkaya ‘’Mevcut yönetimi ibra etmeyelim.’’ diyerek kendisini destekleyen herkesi bu konunun takipçisi olacağı konusunda ikna etmişti. Üyeler de Bağlıkaya’ya güvenip yönetimi ibra etmeyerek kendisini Başkan seçmişlerdi.

Seçildikten sonra davalar açılmış ama aradan belli bir zaman geçtikten sonra davalar takip edilmemiş ve TÜRSAB üyeleri davanın akıbeti ile ilgili bilgilendirilmemiştir.

Bunlar yetmezmiş gibi TÜRSAB Üyelerinin ibra etmediği Davut Günaydın, Bağlıkaya’nın yanında Başkan Yardımcısı olarak yer bulurken, Çetin Gürcün TÜRSAB üyelerinin paralarıyla finanse edilen TURSAV Vakfı’nda maaşlı personel yapılarak ödüllendirilmişlerdir. Her ikisinin de 2018 ve 2019 yıllarında yapılan Genel Kurullarda Bağlıkaya’ya karşı Başkan adayı olduklarından ilk yazımda bahsetmiştim. Ne kadar garip değil mi?

Nasıl ki Firuz Bağlıkaya 2015 yılında Başaran Ulusoy’un Yönetim Kurulundan çıkıp piyon olarak sahaya sözde muhalif olarak sürülmüşse, bugün de Bağlıkaya’nın kendi yönetiminden birisini muhalefeti bölmek için aday olarak çıkartması muhtemeldir.

TÜRSAB üyeleri artık geçmişin kurgularını ve ucuz oyunlarını yutacak noktada değildir. 23 yıllık saltanatın sonu gelmiştir. Şunu herkes bilsin ki; TÜRSAB birkaç kişinin şahsi geleceğini kurtarma aracı değildir.

TÜRSAB tüm üyelerin ortak emeğidir ve TÜRSAB’da artık gerçek anlamda bir değişim daha doğru bir ifadeyle bir ‘DÖNÜŞÜM’ kaçınılmazdır.

Artık ne yeni üyeler eskisi gibi bilinçsiz, ne de eski üyeler sessiz ve yalnızdır. Platformlar, iletişim kanalları ve ortak hafıza çoktan oluşmuştur.

23 Yıldır Bağlıkaya’nın içinde olduğu bu oyun bitmek üzeredir, perdenin kapanması yakındır.

Yazımı tüm bu yazdıklarımdan bağımsız olarak sevdiğim bir söz ile sonlandırıyorum.

‘Adaletsiz bir düzeni sürdürmek için kurnazlık yetmez; halkın gözünü de kör etmek gerekir. Ama kör olan halk değil, kendi sonunu göremeyen yöneticilerdir.”

İki hafta sonra görüşmek üzere…

Kalın sağlıcakla…

M.Nezih HACIALİOĞLU

TATİLAY TURİZM ve BOOK 4 BED TURİZM Seyahat Acentaları Yönetici Ortağı

23.Dönem TÜRSAB Yönetim Kurulu Üyesi

DİPNOT 1

Son zamanlarda özellikle bir TÜRSAB personelinin taşıdığı bordroya yakışır şekilde hareket etmediğine maalesef sıkça şahit oluyoruz. TÜRSAB üyeleri olarak, personelin kurumsal sınırlar içinde kalmasını beklemek en doğal hakkımız olduğunu hatırlatıyorum. ‘Personel’ olduğunu unutup, maaşını üyelerin ödediği gerçeğini göz ardı ederek tarafgir bir tutum sergileyen bu kişi ve etkisindeki kişiler, temsil ettikleri kurumun itibarına ağır zarar vermektedirler.

Sayın Bağlıkaya’ya bir hatırlatmada bulunup uyarıyorum. TÜRSAB personelinin üyelerle kurduğu her temasın, kurumsal ve kişisel sorumluluğu doğrudan kendisine aittir.

DİP NOT 2 İkinci kez hatırlatıyorum. Ben yazılarımı;

*Kulaklarına fısıldanan yalanları gerçek zannedip iftira atmaktan utanmayan;

* Gençliklerinin vermiş olduğu toyluk ve TÜRSAB'a bir iki sene önce üye olmanın getirmiş olduğu heyecanla hareket edip kendilerini göstermeye çalışan,

* TÜRSAB'ın imkanlarını kullanan ve güçlerini TÜRSAB'da Bağlıkaya’nın kendilerine verdikleri koltuklarından alan,

* Yazdıkları saçmalıkları ‘’TÜRSAB kartvizitlerini’’ kullanarak imzalayacak kadar hadsizleşen, kişilerin okuması için yazmıyorum.

Bu kriterlere uyanlar yazılarımı okumasın lütfen. Her biri belgeli olan yazılarımdaki gerçekler onları rahatsız ediyor olabilir.

Nasıl ki evde TV’de hoşlarına gitmeyen bir şey onları rahatsız ettiğinde kanal değiştiriyorlarsa; onlar da benim ismimi görünce yazıyı okumasınlar. Bu kadar basit.