Bir Garip TÜRSAB Hikayesi (15) Kime Göre Genel, Kime Göre Özel Kurul… Çağrılmayanlar Kulübü Büyüyor…

TÜRSAB tarihinde bu dönemi anlatacak olursak, büyük ihtimalle “Kararlar alınır, uygulanmaz. Üyeler konuşur, yönetim duymaz. Bağlıkaya tüzüğü yazar ama kendi okumaz. Genel Kurul yapılır, ama herkes sığmaz.” cümleleriyle özetleriz.
Hatırlayalım 30 Kasım – 1 Aralık 2019 tarihlerinde yapılan 24. TÜRSAB Genel Kurulu’nda, İstanbul dışından katılım sağlayacak delegelerin ulaşım ve konaklama giderlerinin TÜRSAB tarafından karşılanması yönünde bir karar alınmıştı. Net, yasal, uygulanabilir bir karar.
Ancak gelin görün ki, 26-27 Kasım 2022’de yapılan 25. Genel Kurul’da bu karar fiilen uygulanmadı. Delegelere kendi ceplerinden belli bir limit dahilinde harcama yapmaları, sonra da bunları belgeleyip ibra ettirmeleri önerildi. Bu da mevcut yönetimin sorumluluğunu bir sonraki döneme devretmeye çalışması anlamına geliyor ki bu açıkça dönemsellik ilkesine aykırıdır.
Bu bağlamda, 2025 Kasım ayında gerçekleştirilecek olan 26. Genel Kurul öncesinde mevcut Başkanın göreve devam etmesi, yeniden benzer hukuksuzlukların gündeme geleceğine dair güçlü bir kanaat yaratmaktadır.
Bu kararın uygulanması konusunda seçilmiş Yönetim Kurulu Üyelerinin insiyatif alıp artık sessizliklerini bozmasını ve 2019’da bu önergeye imza atan, bugün TÜRSAB’da halen görev yapan BTK Başkanlarının ve yöneticilerinin de attıkları imzalarının arkasında durmalarını bekliyorum. Bu hem kişisel bir duruştur, hem de kurumsal hafızaya ve vicdana saygıdır.
Diğer taraftan 15.000’i aşkın üyeye sahip bir birliğin Genel Kurulunun, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’ndeki maksimum 5.896 kişi kapasiteli bir salonda yapılmasının da yanlış olacağını dile getirmek istiyorum. Üstelik bu kapasite tespiti, bugünkü Başkan’ın yani Bağlıkaya’nın 2015 yılında açtığı bir davada yer alan bilirkişi raporuyla belgelenmiş durumda. Buna rağmen aynı salonda ısrar edilecek olması, katılımı sınırlamak ve Genel Kurulu dar bir çevrede tutmak dışında nasıl açıklanabilir?
BU YAZIM AÇIK BİR ÇAĞRIDIR:
1. Tüm delegelerin ulaşım ve konaklama giderlerinin TÜRSAB tarafından karşılanması için alınan Genel Kurul kararına tam ve eksiksiz uyulmalıdır.
2. 26. Genel Kurul, TÜRSAB’ın üye sayısına uygun, fiziksel ve teknik kapasitesi yeterli bir salonda yapılmalıdır.
3. Yönetim, bu süreci şeffaflıkla yönetmeli, katılımda fırsat eşitliğini sağlamalıdır.
Bu haklı ve hukuki taleplerimi sadece bir grubun değil, bütün üyelerin eşit temsil hakkı adına yapmaktayım. Bu nedenle, TÜRSAB Yönetimi’nin bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmesi ve hukuka uygun bir Genel Kurul yapılması için devletimizi göreve çağırıyor, gerekli yasal süreci CİMER üzerinden resmi başvuru yaparak başlatmış bulunuyorum.
Çağrılmayanlar Kulübüne Hoş Geldiniz
Geçen yazımda ifşa ettiğim ve TÜRSAB tarafından büyük bir gizlilikle kayıt süreci yürütülen Kıbrıs Gezisi 13-17 Nisan tarihleri arasında gerçekleşti.
Kime ne zaman, hangi kriterle çağrı yapıldığı belli değil. Daha doğrusu belli.
Sayın Bağlıkaya her fırsatta “15.000 üyemiz var” demeyi sever. Lakin iş gezmeye gelince bu sayı garip bir şekilde aynı yüzlerden oluşan 250-300 kişiye düşer.
15.000 kişi aidat öder, aynı 250 kişi gezer.
15.000 kişi camiaya katkı sunar, 400 kişi vakıf aracılığıyla tüm mal varlığına hâkim olur.
Ama burada bir noktayı hüsnüniyetle belirtmek isterim.
Gerçekten bilgi edinmek amacıyla, iyi niyetle bu organizasyonlara katılan ve tüm bu olup biteni bilmeden özel davet ile çağrılıp tabiri caiz ise araya serpiştirilen değerli meslektaşlarımızı tenzih ediyorum.
Ne demek istediğimizi onlar gayet iyi biliyorlar.
Burada hedef aldığım kişiler; bu tür seyahatleri gizli/açık kampanyalara, kapalı devre kadrolaşmalara dönüştüren zihniyettir.
Sorumuz nettir: Neden bu organizasyonlar tüm üyeye açık biçimde, eşit duyurularla yapılmıyor?
Neden “çağrılmayanlar kulübü” sürekli genişlerken, “şanslılar kulübü” hep aynı yüzlerden oluşuyor?
Tam da TÜRSAB seçimlerinin yapılacağı yıla denk getirilen Antalya’daki kongre adı altında düzenlenen kamp, Kıbrıs gezisi, yurt dışı gezileri… Hep aynı kişiler…
Tüm bu tabloyu sadece bir seyahat organizasyonu olarak görmek mümkün değil. Bu tercihler, yaklaşan seçim süreci öncesinde kurgulanan sistematik bir yapının parçası haline gelmiş durumda. Gezen de belli, çağıran da, çağrılmayan da…
Asıl mesele şu ki, bu dar kadro kendi etrafını gezdirip tozdururken, ulaşım ve konaklama gibi imkanlarla etkisi altına aldığı kişileri de Genel Kurul salonuna taşımaya hazırlanıyor. Üyeler ise çoğu zaman farkında olmadan bu tiyatronun yalnızca izleyicisi oluyor; çünkü tüm bu sahnenin masrafları da yine 15.000 üyenin ödediği aidatlardan karşılanıyor.
Bu durumu engellemek için 2019 yılında ulaşım ve konaklama ile ilgili önergeyi veren meslektaşlarımız şu haklı ve doğru gerekçeyi sunmuşlardı.
‘’ Katılım sağlayacak delegelerin ulaşım ve konaklama giderlerinin adaylar tarafından karşılanmasının maddi durumu bu gideri karşılamaya uygun olmayan Başkan adaylarının seçilme haklarını olumsuz etkilemesi ve hakkaniyet karinesine aykırılık teşkil etmesinden dolayı uygun olmadığı kanaatimize istinaden.’’
Hiçbir açık çağrı yapılmayan, “çağrılmayanları zaten çağırmıyorduk” mantığıyla ilerleyen bir sistem kurulmuş durumda. Şans değil, şans taklidi bile değil! Hep aynı yüzler, aynı isimler, aynı çemberin içinde dönüp dolaşıyor.
Yazımı tüm bu yazdıklarımdan bağımsız olarak İngiliz yazar George Orwell’in ‘Hayvan Çiftliği’ adlı romanında yer alan, metafor içeren bir cümle ile sonlandırıyorum.
‘’Tüm hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir.’’
İki hafta sonra görüşmek üzere…
Kalın sağlıcakla…
M.Nezih HACIALİOĞLU
TATİLAY TURİZM ve BOOK 4 BED TURİZM Seyahat Acentaları Yönetici Ortağı
23.Dönem TÜRSAB Yönetim Kurulu Üyesi